Lehe Yasal Düzenlemelerin Yapılması Halinde (7188 Sayılı Yasa Kapsamında) Bireysel Başvuru Taleplerinin İç Hukuk Yollarının Tüketilmemesinden Bahisle Reddi Halinde Yargılama Giderleri Sorunu
17.10.2019 tarihinde TBMM Genel Kurulunda kabul edilen 7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 24.10.2019 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu Kanun’nu 29. Maddesiyle Ceza Muhakemesi Kanununun 286. Maddesinde değişiklik yapılarak, TCK.’nın 314. Maddesi ve TMK.’nın 7/2. Maddesi gereğince verilen cezaların temyiz edilebileceği düzenlenmiştir. Aynı yasanın 31. Maddesi ile 5271 Sayılı Yasaya eklenen Geçici Madde 5/1/f. maddesi gereğince de kesinleşmiş olsa dahi, yasanın yayımlandığı tarihten itibaren 15 gün içinde başvurulmak suretiyle, İstinaf kararlarının temyiz edilebileceği ve infazın durdurulması ve tahliye talebi için de kararı veren ilk derece mahkemesine başvurulacağı belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi, Bireysel Başvuru sahibi A.H. tarafından 2019/22128 başvuru numarası ile yapılan başvuruyu değerlendirmek suretiyle; “17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 29. maddesi ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 286. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereği, madde metninde belirtilen suçlar bakımından bölge adliye mahkemesi ceza daireleri kararlarının temyiz edilebilmesi mümkün hale geldiğinden, başvurunun, hukuk sisteminde mevcut yargısal yollar tüketilmeksizin yapıldığı anlaşılmaktadır. Açıklanan gerekçelerle başvurunun, adil yargılanma hakkının, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ve haberleşme özgürlüğünün ihlal edildiği iddiaları yönünden başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUGUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA kesin olarak karar verildi." şeklinde KARAR VERMEK SURETİYLE BİREYSEL BAŞVURUYU KESİN OLARAK REDDETMİŞTİR.
Söz konusu bireysel başvuru 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un KABUL VE RESMİ GAZETEDE YAYIN TARİHİNDEN ÖNCEDİR.
6216 Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’nun “Dördüncü Bölüm”ünde “Bireysel Başvuru”, 45-50. Maddeleri arasında düzenlenmiş olup, Yasa’nın Bireysel Başvuru’yu düzenleyen bu maddeleri arasında ya da diğer maddelerinde Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuruların reddi durumunda yargılama giderlerinin kim tarafından ödeneceği hususunda bir düzenleme bulunmamaktadır.
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü ’nün 59/3/h. maddesinde ise; “Başvuru formuna aşağıdaki belgelerin ya da onaylı örneklerinin eklenmesi zorunludur: h) Adli yardım talebi varsa başvurucunun yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeler ile mevzuatta adli yardım talebinde bulunabilmek için öngörülen diğer belgeler.” Şeklinde düzenleme olup, yargılama giderlerinin kim tarafından karışlanacağına dair bu Tüzük’te de bir düzenleme bulunmamaktadır.
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü ’nün 62. maddesinde ise; (1) 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununa Bağlı (I) sayılı Tarifenin A) Mahkeme Harçları” başlıklı Bölümünün ilk cümlesinde belirtilen bireysel başvuru harcı Maliye Veznelerine yatırılır. (2) Adlî yardım talepleri, genel hükümlere göre başvuruların kabul edilebilirliği hakkında karar verecek Bölüm veya Komisyonlar tarafından hükme bağlanır.” Şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
6216 Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’da ve Anayasa Mahkemesi İç Tüzüğü’nde yargıla giderleri konusunda bir düzenleme olmadığından, yargılama giderleri konusunda genel hükümler içeren Ceza Muhakemesi Kanunu uygulanacaktır.
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 324. ve devamı maddelerinde Yargılama Giderleri düzenlenmiştir. CMK’nın 324.maddesinde; “Harçlar ve tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla Devlet Hazinesinden yapılan her türlü harcamalar ve taraflarca yapılan ödemeler yargılama giderleridir. (2) Hüküm ve kararda yargılama giderlerinin kimlere yükletileceği gösterilir. (3) Giderlerin miktarı ile iki taraftan birinin diğerine ödemesi gereken paranın miktarını mahkeme başkanı veya hâkim belirler. (4) Devlete ait yargılama giderlerine ilişkin kararlar, Harçlar Kanunu hükümlerine göre; kişisel haklara ilişkin kararlar, 9.6.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu hükümlerine göre yerine getirilir. (Ek cümle: 2/7/2012-6352/100 md.) Devlete ait yargılama giderlerinin 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 106 ncı maddesindeki terkin edilmesi gereken tutarlardan az olması halinde, bu giderin Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verilir.”, CMK’nın 325.maddesinde; “Cezaya veya güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi hâlinde, bütün yargılama giderleri sanığa yüklenir. (2) (Değişik: 6/12/2006-5560/27 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve cezanın ertelenmesi hallerinde de birinci fıkra hükmü uygulanır.(3) Yargılamanın değişik evrelerinde yapılan araştırma veya işlemler nedeniyle giderler meydana gelmiş olup da, sonuç sanık lehine ortaya çıkmış ise, bu giderlerin sanığa yüklenmesinin hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında mahkeme, bunların kısmen veya tamamen Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verir.” Şeklinde, 327. maddesinde; “(1) Hakkında beraat veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilen kişi, sadece kendi kusurundan ileri gelen giderleri ödemeye mahkûm edilir.(2) Bu kişinin önceden ödemek zorunda kaldığı giderler, Devlet Hazinesince üstlenilir.” 330. Maddede; “(1) Kanun yollarından birine başvuran taraf, bu başvurusunu geri almasından veya başvurunun reddolunmasından ileri gelen giderleri öder. Kanun yollarına başvuran Cumhuriyet savcısı ise, sanığın ödemek zorunda bulunduğu giderler Devlet Hazinesine yükletilir. (2) Kanun yoluna başvuranın istemi kısmen kabul olunmuş ise, mahkeme uygun gördüğü şekilde giderleri bölüştürür. (3) Kesinleşmiş bir hüküm ile sonuçlanan bir duruşma hakkındaki yargılamanın yenilenmesi isteminden ileri gelen giderler hakkında da aynı hüküm geçerlidir.” Şeklinde düzenlemeler mevcuttur.
Bu düzenlemelere göre Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru harçları da yargılama giderlerinden sayılmaktadır.
CMK’daki genel düzenlemeler gereğince; cezaya veya güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi hâlinde, bütün yargılama giderleri sanık tarafından ödenecektir. Yargılamanın değişik evrelerinde yapılan araştırma veya işlemler nedeniyle giderler meydana gelmiş olup da, sonuç sanık lehine ortaya çıkmış ise, bu giderlerin sanığa yüklenmesinin hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında mahkeme, bunların kısmen veya tamamen Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verecektir. Hakkında beraat veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilen kişi, sadece kendi kusurundan ileri gelen giderleri ödemeye mahkûm edilecektir. Kanun yoluna başvuranın istemi kısmen kabul olunmuş ise, mahkeme uygun gördüğü şekilde giderleri hazine ile sanık arasında bölüştürecektir.
Lehe bir Kanun düzenlemesi olması halinde, lehe Kanunu’un uygulanması durumunda yargılama giderlerine ne şekilde karar verileceğine dair CMK’da bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu durumda da CMK’daki genel düzenlemeler yorumlanarak, lehe düzenleme sonucunda sanık lehine bir husus meydana gelmiş ise; lehe meydana gelen iyileşmeye göre yargılama giderleri mahkeme tarafından tekrar değerlendirilerek takdir edilecektir. Yeni durum tamamen sanık lehine ise; yargılama giderlerinin tamamı hazine üzerine bırakılması gerekecektir.
Yukarıda bahsi geçen Anayasa Mahkemesinin kararlarında ise; mahkeme tarafından verilen nihai bir karar olmadığından, yargılama giderlerine kimin katlanması gerektiği hususu tartışmalı hale gelmiştir.
7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’nun 29. Maddesiyle Ceza Muhakemesi Kanununun 286. Maddesinde değişiklik yapılarak, TCK.’nın 314. Maddesi ve TMK.’nın 7/2. Maddesi gereğince verilen cezaların temyiz edilebileceği hususu düzenlenmiştir. Bu düzenlemenin amacı; TCK.’nın 314. Maddesi ve TMK.’nın 7/2. Maddesi gereğince verilen 5 yıl ve altı netice hapis cezalarının temyiz edilememesinin adalete erişim hakkını engellediği düşüncesidir. Bu düşünce ile yasada değişiklik yapılarak 5 yıl ve altı olan hapis cezaları açısından da temyiz hakkı tanınmıştır.
7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun kabul edilmeden önce TCK.’nın 314. Maddesi ve TMK.’nın 7/2. Maddesi gereğince verilen 5 yıl ve altı netice hapis cezası alarak bu kararları istinaf incelemesi sonucu kesinleşenler, başkaca başvurabilecekleri bir iç hukuk yolu olmadığından; 6216 Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. Maddesindeki; “Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.” Şeklindeki düzenleme gereğince Anayasa mahkemesine bireysel başvuru talebinde bulunmuşlar, bu başvurular derdest olarak devam etmekte iken, 17.10.2019 tarihinde TBMM Genel Kurulunda kabul edilen 7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 24.10.2019 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu Kanun’nu 29. Maddesiyle Ceza Muhakemesi Kanununun 286. Maddesinde değişiklik yapılarak, TCK.’nın 314. Maddesi ve TMK.’nın 7/2. Maddesi gereğince verilen cezaların temyiz edilebileceği düzenlenmiştir. Aynı yasanın 31. Maddesi ile 5271 Sayılı Yasaya eklenen Geçici Madde 5/1/f. maddesi gereğince de kesinleşmiş olsa dahi, yasanın yayımlandığı tarihten itibaren 15 gün içinde başvurulmak suretiyle, İstinaf kararlarının temyiz edilebileceği ve infazın durdurulması ve tahliye talebi için de kararı veren ilk derece mahkemesine başvurulacağı belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesi de; TCK.’nın 314. Maddesi ve TMK.’nın 7/2. Maddesi gereğince 5 yıl altı istinaf mahkemesi tarafından incelenerek kesinleşen hapis cezaları ile ilgili İç hukuk yolu tüketilmediğinden bahisle bireysel başvuru taleplerini reddetmiş, yargılama giderlerini de başvurucu üzerine bırakmıştır.
Her ne kadar Anayasa Mahkemesi yargılama giderlerini Bireysel Başvurucu üzerine bırakmış olsa da, iç hukuk yollarının tüketilmemiş olması ile ilgili bireysel başvurucuya yükletilecek bir kusur, kabahat olmadığı gibi, bireysel başvurunun esasına girilmemiş olduğundan yapılan bireysel başvuruda başvurucunun haksız/kusurlu olup olmadığının tespitine yönelik bir karar da henüz bulunmamaktadır.
CMK hükümleri genel anlamda incelendiğinde bireysel başvuru sahibine yüklenecek bir kusur, kabahat, hakkın kötüye kullanılması, hukuka aykırı bir başvurunun varlığının ortaya konamadığı durumlarda yargılama giderlerine mahkûm edilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar CMK’da lehe olan kanun hükümlerinin uygulanmasında yargılama giderlerinin kim tarafından karşılanması gerektiği hususunda bir düzenleme bulunmasa da, bu durumda CMK’nın yargılama giderlerine ilişkin hükümleri yorumlanarak yargılama giderlerinden kimin sorumlu olacağı hususunda karar verilmelidir.
Yasama organı, 5 yıl ve altı olan hapis cezaları açısından temyiz hakkı tanımış olup, bu hakkın kullanılmasının sanık lehine bir durum olduğu tartışmasız bir husustur. Bu yasal düzenleme ile Anayasa Mahkemesinde daha önceden yapılmış olan bireysel başvuruların konusuz kalmış olasından başvuru sahibinin hiçbir kusuru bulunmamaktadır. Bu durum da ise devletin pozitif yükümlülüğü gereğince yargılama giderilenlerinin hazine üzerine bırakılması adalete uygun bir uygulama olacaktır.
Ceza Genel Kurulu 2014/361 Esas ve 2016/211 Karar Sayılı Kararında; “Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun dairemizce de benimsenen 07.04.2006 gün ve 2006/10-128-177 sayılı kararında da açıklandığı üzere; uyarlama yargılaması sırasında yapılan yargılama giderlerinden hükümlünün sorumlu tutulamayacağı ve infazda doğabilecek kuşku ve duraksamaları gidermek üzere kesinleşen hükümdeki yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin uyarlama hükmünde de aynen gösterilmesi gerektiğinin gözetilmemesi” isabetsizliklerinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.” Şeklindeki bozma kararı ile; LEHE OLAN YASA DÜZENLEMELERİ SONUCUNDA MAHKEMELERCE YAPILACAK YARGILAMA GİDERLERNİN SANIK VE YA HÜKÜMLÜYE YÜKLETİLEMEYECEĞİNE KARAR VERMİŞTİR.
Sonuç olarak bir değerlendirme yapmak gerekirse; Kanun koyucu tarafından lehe bir kanun düzenlemesi yapıldığında bireysel başvurucuya iç hukuk yolu açılırsa, Anayasa Mahkemesi kendisine bu kanuni düzenlemeden önce yapılmış olan bireysel başvuruları iç hukuk yollarının tüketilmediğinde bahisle reddetmek zorunda kalsa bile bu olaylar karşısında yargılama giderlerinin herhangi bir kusuru olmayan bireysel başvurucu üzerine bırakılması adalet ve hakkaniyet aykırı olacağı gibi, ayrıca bireysel başvurucunun mülkiyet hakkını da ihlal edecektir.