Otizmli Çocuklarin Eğitim Hakki, Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri
Giriş
Türkiye’de engelli çocukların eğitim hakkına yönelik mevzuatta birçok düzenleme bulunmasına rağmen, uygulamada zayıflıklar mevcuttur. Özel gereksinimli çocukların aileleri haklarından yeterince haberdar olmamak ile birlikte önemli sayıda engelli çocukların eğitim haklarının ihlal ed[1]ildiği gözlenmektedir. Engelli bireylerin hakları 2005 yılında yürürlüğe giren 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun’da yer aldığı üzre engelli bireylerin eğitim hakkı hiçbir suretle engellenemez, özel durumları ve farklılıklarından dolayı ayrımcılığa uğratılamazlar. Engelli çocukların engel durumu dikkate alınmaksızın özel eğitimden yararlanabilme hakkına sahip olmuşlardır. Bununla beraber sosyal ayrımcılığa uğramamaları adına kaynaştırma yoluyla özel gereksinim sahibi olmayan çocukların eğitimi için açılmış okullarda eğitim hakkı tanınmıştır. Günümüzde otizmli bireylerin eğitimde tanınan bu haklarının ihlale uğradığı gözlenmektedir.
Otizm spektrum bozukluğu, doğuştan gelen ya da yaşamın ilk yıllarında ortaya çıkan karmaşık bir nöro-gelişimsel farklılıktır. Otizmin, beynin yapısını ya da işleyişini etkileyen bazı sinir sistemi sorunlarından kaynaklandığı düşünülmektedir.
Bugün, otizm spektrum bozukluğuna neyin neden olduğu bilinmemekle birlikte genetik temelli olduğuna ilişkin bulgular vardır. Ancak hangi gen ya da genlerin sorumlu olduğu henüz bilinmemektedir. Çevresel faktörlerin de otizme yol açabildiğine ilişkin görüşler vardır. Hem genetik temellerin hem de çevresel faktörlerin etkileri üzerine çok sayıda araştırma yapılmaktadır.
Otizmin çocuk yetiştirme özellikleriyle ya da ailenin ekonomik koşullarıyla hiçbir ilişkisi yoktur; bu nedenle otizm spektrum bozukluğunu her çeşit toplumda, farklı coğrafyalarda, ırkta ve ailede rastlanmaktadır.[2]
Otizmli çocuklar özel gereksinimli bireyler olup hayatın genel koşullarında birçok konuda desteklenmeleri gerekmektedir. Özel gereksinim ihtiyacı olmayan çocukların sahip olduğu hakların otizmli çocuklarada tanınmış olması kuşkusuz zorunludur. Bunlardan en önceliklisi ise eğitim hakkıdır.
Eğitim ve öğretim insanların yaratılıştan sahip olduğu, en temel uğraş alanlarından birisidir. Eğitim ve öğretim dünya nimetlerinden faydalanmanın ötesinde insanın toplum içinde kendisine etkili ve eylemli bir yer bulabilmesinin de en önemli şartıdır. Eğitim faaliyeti ile insanın toplumla ilişkisi karşılıklı etkileşim ve iletişim sağlamakta, ayrıca birçok ihtiyaçta bu faaliyet sonucu temin edilebilmektedir. Eğitim ve öğretim ile ilgili temel haklar ve ödevler ve bunlarla ilgili her türlü ulusal ve uluslararası kanuni düzenleme ve belgeler insan hakları ile ilgilenenlerin önemli bir uğraş alanıdır.[3]
Temel bir hak olan eğitim ve öğretim hakkının kanımıza göre ilk önce tanımını yapmak gerekmektedir. Buna göre eğitim insanın yaradılışında var olan bütün bilgi ve kabiliyetleri baz alarak onu yönlendirmek, geleceğe hazırlamak, hayatı boyunca gerekli bilgiyi nasıl elde edeceğini öğrenmesine yardımcı olmaktır. Öğretim ise bilgiyi bulmak, kazanmak, bilgiyi kazanma yolunun ve kazanılan bilgiyi hafızada tutarak yeri geldiğinde kullanabilmek için hatırlamaktır. Bu anlamda eğitim irfanı, öğrenim ise kültürü geliştirir.[4]
Sosyal devlet eğitim ve öğretimi devletin başta gelen ödevi sayar ve tüm vatandaşların eşit imkanlar içinde, bilime dayalı düşündüren, bilinçlendiren, yaratıcı, barışçı, laik ve demokratik eğitim görmesini sağlamaktır. Bu cümleden olmak üzere fırsat eşitliğini ve eğitimin toplumla bütünleşmesini sağlamak sosyal devletin görevleri arasındadır. devletin eğitimi parasız yapması eğitim faaliyetlerinin planlanması, eğitim kurumlarını yurt çapına yayması mesleki ve teknik eğitime ağırlık verilmesi devletin başlıca görevleridir.[5]
Ülkemizde Anayasamızın 41. 42. 49. 50. 60. ve 61. maddeleriyle ailenin eğitim-öğretim ve çalışma hakkı ve sorumluluğu ile sosyal güvenlik hakkı konularında herkesin yasa önünde eşit olduğu ifade edilmiştir.
“I. Ailenin korunması ve çocuk hakları”
41. Maddesinde; “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.
Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.
(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/4 md.) Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.
(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/4 md.) Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.” Şeklinde,
“II. Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi”
42.maddesinde; “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir.
Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.
Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz.
İlköğretim kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır. Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, Devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir.
(Ek fıkra: 9/2/2008-5735/2 md.; İptal: Anayasa Mahkemesinin 5/6/2008 tarihli ve E.: 2008/16, K.: 2008/116 sayılı Kararı ile. )
Devlet, maddi imkanlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır.
Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez.
Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tabi olacağı esaslar kanunla düzenlenir. Milletlerarası andlaşma hükümleri saklıdır.”
Madde 49 – Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir.
(Değişik fıkra: 3/10/2001-4709/19 md.) Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır.
(Mülga fıkra: 3/10/2001-4709/19 md.)
B. Çalışma şartları ve dinlenme hakkı
Madde 50 – Kimse, yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz.
Küçükler ve kadınlar ile bedeni ve ruhi yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar.
Dinlenmek, çalışanların hakkıdır. Ücretli hafta ve bayram tatili ile ücretli yıllık izin hakları ve şartları kanunla düzenlenir.
Madde 60 – Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.
B. Sosyal güvenlik bakımından özel olarak korunması gerekenler:
Madde 61 – Devlet harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malül ve gazileri korur ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar.
Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır.
Yaşlılar, Devletçe korunur, Yaşlılara Devlet yardımı ve sağlanacak diğer haklar ve kolaylıklar kanunla düzenlenir.
Devlet, korunmaya muhtaç çocukların topluma kazandırılması için her türlü tedbiri alır. Bu amaçlarla gerekli teşkilat ve tesisleri kurar veya kurdurur.” Şeklindeki düzenlemelerle doğrudan yada dolaylı olarak otizli çocuklarla ilgili anayasal haklar sayılmıştır.
Bunula beraber eğitim hakkı bazı uluslararası düzenlemelere tabi tutulmuştur. Bunlar kısaca aşağıdaki şekildir.
Bu konudaki ilk düzenlemeler 1948 tarihli Birleşmiş milletler İnsan hakları Evrensel Bildirisidir. Buna göre:
"Herkes ;vicdan, din, ve düşünce özgürlüğüne sahiptir. Bu hak ,din veya kanaat değiştirme özgürlüğünü,dinini veya kanaatini tek başına veya topluca ve açık olarak veya özel olarak öğrenme, uygulama ve açıkça belirtme özgürlüğüne sahip olmayı gerektirir."(Md.18)
"Herkesin eğitim hakkı vardır. Eğitim hiç olmazsa temel eğitim evrelerinde parasızdır. Temel eğitim zorunludur. Mesleki ve teknik eğitimden herkes yararlanabilmelidir. Yüksek öğrenim yeteneklerine göre herkese açık olmalıdır."(madde 26)
"Bedensel, zihinsel veya toplumsal bakımlardan güçlüğü bulunan çocuklara özel durumun gerektirdiği özel sağaltım,öğretim,eğitim ve özen sağlanacaktır"(Md.51)
Hiç olmazsa temel eğitim düzeyinde parasız ve zorunlu bir eğitim çocuğun hakkıdır. Genel kültürünü arttırmak yeteneklerini, bireysel muhakeme kabiliyetini, ahlaki ve toplumsal sorumluluk duygularını geliştirmek ve toplumun yararlı bir üyesi olmak için çocuğa eşitlik koşullarına göre bir öğretim sağlanacaktır. Eğitimde ona rehberlik eden sorumlulara yol gösterecek ilke çocuğun yararlarının en iyi şekilde gösterilmesidir. Bu sorumluluk ilk önce anne ve babanındır.
Eğitimi gibi aynı amaçla, çocuğa oyun oynaması ve eğlenmesi içinde tam fırsat verilecektir. Çocuğun bu hakkını tam kullanmasını sağlamak için toplum ve kamu yetkilileri çalışacaklardır.(Md. 7)
Çocuk savsaklanma ve zulmün ve sömürünün her çeşidine karşı korunacaktır. Hiçbir şekilde ticaret konusu olamaz. Çocuk asgari bir yaştan önce herhangi bir işte çalıştırılamaz, hiçbir şekilde sağlığına ve eğitimine zarar verecek yada fiziksel, zihinsel ahlaki gelişimini durduracak herhangi bir uğraş yada iş de çalıştırılamaz.(Md.9)[6]
Bu sözleşmeye göre taraf devletler herkesin eğitim görme hakkına sahip olduğunu, ilk öğretimin herkes için zorunlu ve parasız olduğunu, orta öğretimin teknik ve mesleki eğitim dahil çeşitli biçimlerinin her önlem alınarak ücretsiz eğitimi yaygınlaştırması yolu ile herkese açık olması. Anne ve babaların devletçe konmuş yada onanmış belli eğitim ölçülerine uyan okulları seçme özgürlüğünün bulunması ve çocukların anne ve babaların kendi inançları doğrultusunda ahlak ve din eğitimi görmeyi sağlamayı belirtmiştir.(Mad.13). bu sözleşmeyi Türkiye imzalamamıştır.
Unesco tarafından 14.12.1960 tarihli sözleşmeye göre herhangi bir kişi veya grup herhangi bir eğitim düzeyinde eğitim görmek hakkından yoksun bırakılamaz. Eğitim olanakları her kes için eşittir. Ayrı cinsten öğrenciler için ayrı eğitim sistemlerinin ve eş değerde eğitim sistemlerinin kurulması gerekmektedir. Öğrencilerin anne ve babalarının isteklerine göre isteklerine uygun din ve dil gereklerine göre ayrı eğitim sistem ve kurumlarının kurulması ve sürdürülmesi bir ayrımcılık olarak sayılamayacağını belirtmiştir.[7]
Bütün bu yasal düzenlemelerden yola çıkarak eğitim hakkının bireylere tanınan en temel haklardan olduğu açık bir gerçektir. Bunun ile beraber otizmli çocukların eğitim hakkının devlet tarafından desteklenmesi gerekmektedir çünkü otizmli bireylerin normal gelişim gösteren çocukların aldığı eğitimler dışında birçok eğitim takviyesi alması zorunludur.
Eğitim, teşhis alındıktan sonra rehabilitasyon merkezlerinde başlıyor. Devlet, bu merkezlerde ayda sekiz saat alınan özel eğitimin parasını karşılıyor. Ancak sekiz saat otizmli çocukların ilerlemesi için yeterli değil. Bu eğitimin haftada en az 30 saat olması gerekiyor.[8]
3-6 yaş arasındaki özel eğitime ihtiyacı olan çocukların okul öncesi eğitimi zorunludur ve bu eğitimin öncelikle okul öncesi eğitim kurumlarında kaynaştırma uygulaması kapsamında sürdürülmesi esastır. Ancak bu çocuklar için okul öncesi özel eğitim okulu / kurumu ve özel eğitim sınıfları da açılabilir.
Eğer çocuğunuz 7-14 yaşları arasında ise Rehberlik ve Araştırma Merkezi’nden alacağınız rapor ile normal gelişim gösteren akranları ile aynı sınıfta kaynaştırma eğitimi alabilirler. İlköğretim programları veya bu programlara denkliği kabul edilen özel bir eğitim programını takip edemeyecek durumda olanlar ise aynı tür yetersizliği olan öğrencilerin eğitim gördüğü ilköğretim okullarında açılan özel eğitim sınıflarında ve ilköğretim programlarının amaçlarını gerçekleştiremeyecek durumdaki otizmli bireyler için açılan Otistik Çocuklar Eğitim Merkezlerinde eğitim alabilirler.
Devlet okullarındaki kaynaştırma sınıflarına giden otizmli çocuklar da birçok sorun yaşıyor. Çoğu öğretmen, otizm ve benzeri semptomlar gösteren çocuklar konusunda son derece bilgisiz ve eğitimsiz. Bu durum sınıflarda çocukların kontrol edilememesi ve dışlanmasına sebep olabiliyor.
Çocuklarımızın herhangi bir devlet okulu ya da özel okulda okumasına yönelik imkânların sağlanması bir lütuf değil, haktır. Her ailenin bilmesi ve araması gereken bu yasal haktan faydalanmak için atmamız gereken en önemli adım ise otizmli çocuğumuzu RAM’lara kaydettirmek ve ülkemizdeki otizmli nüfusun gerçek büyüklüğünü ortaya çıkararak kayda geçirmektir.[9]
Özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin okul ve kurumlara kayıtlarında özel eğitim hizmetleri kurulu tarafından yerleştirme kararı alınmış olması şartı aranmaz. Ancak, bu bireyler için yerleştirme kararı alınması konusunda okul/kurum yönetimi gerekli resmî işlemleri başlatır. Öğrencinin kayıtlı olduğu okul veya kurum, yerleştirme kararına uygun ise öğrenci bulunduğu okul ya da kurumda öğrenimine devam eder. Farklı bir yerleştirme kararı olması hâlinde ise öğrencinin yerleştirme kararına uygun okula nakli konusunda gerekli işlemler yapılır.” (Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği Madde 77)
Otizmli çocukların günümüzde tanınan bu haklarından mahrum kılınmaya zorlandıkları görülmektedir. Özel gereksinime sahip olamayan çocukların velilerinin şikayetleri üzerine otizmli bireyler ve ailelerine büyük bir baskı ve eğitim haklarının engellenmesi noktasına gelinmektedir. Böyle bir engelleme yasal çerçevede hukuka aykırıdır.
Hiçbir gerekçeyle özürlülerin eğitim alması engellenemez. Özürlü çocuklara, gençlere ve yetişkinlere, özel durumları ve farklılıkları dikkate alınarak, bütünleştirilmiş ortamlarda ve özürlü olmayanlarla eşit eğitim imkânı sağlanır.(5378 Sayılı Özürlüler Ve Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Madde 15)
Bununla beraber özel eğitime ihtiyacı olan çocukaların ayrı bir sınıfta eğitim almaları uygun bulunan bireylerin, yetersizliği olmayan akranları ile bir arada eğitim görmeleri amacıyla her tür ve kademedeki resmî ve özel okul ve kurumlarda, İl Özel Eğitim Hizmetleri Kurulunun önerisi doğrultusunda Millî Eğitim Müdürlükleri tarafından özel eğitim sınıfları açılabilir.
(Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği -Madde 25)
Otizmli çocukların birçoğu ülkemizde okula gidemiyor okullara kabul edilmiyor. Çoğunun alabildiği tek eğitim destek eğitim. Destek eğitim Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı rehabilitasyon merkezlerinde ayda12 saat olarak veriliyor. Otizmli bir çocuğun haftada en az 30 saat eğitim alması gerektiği düşünüldüğünde bu destek çok az. Kaynaştırma sınıflarındaki tüm okul öncesi, sınıf ve branş öğretmenlerinin kaynaştırma konusunda bilgi ve beceri sahibi olmaları sağlanmalı. Bu amaçla gerektiğinde uzaktan eğitim olanaklarından yararlanılmalı. Öğretmen yetiştiren programlarda var olan özel eğitim ve kaynaştırma dersleri zorunlu hale getirilmeli ve içerikleri kaynaştırmaya doğrudan hizmet edecek şekilde yeniden düzenlenmeli. Tohum Otizm Vakfı Genel Müdürü Betül Selcen’e göre otizmin tek ilacı eğitim. Ancak, 0-18 yaş grubunda 352 bin otizmli çocuk ve gencin bulunduğu Türkiye’de, eğitim alabilen otizmli çocuk sayısı yaklaşık 21 bin.[10]
Mevzuatta belirtilen bütün bu hakların günümüzde yaşanılan hadiseler dolayısı ile uygulama alanı bulmadığı ya da uygulamasının ihlal edildiği gözlemlenmektedir. Ortaya çıkan ihlallerden birisi Aksaray’da bir ilkokulda otizmli çocuklara yönelik gerçekleşmiştir.
Habere göre ‘’Aksaray’da Mehmetçik İlkokulu'nda otizmli çocuklarla aynı binada eğitim gören diğer çocukların velileri otizmli çocuklara karşı eylem yaptı.Veliler, otizmli çocukların kendi çocukları ile aynı okulda eğitim görmesine karşı çıktı. Okul müdürünün bu eylemi desteklediği, otizmli çocuklara kumpas kurulduğu, velilerin yanlış bilgilendirilip yönlendirildiği iddia ediliyor.’’[11]
Bununla birlikte yaşanan başka bir örnek; Ozan Sanlısoy’un davası, otizmli olduğu gerekçesiyle özel bir okulun anaokulu bölümüne alınmamasıyla başlayan süreç, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) Türkiye’den bir çocuk adına açılan ilk dava olarak görüşülüyor.
Her ne kadar Adalet Bakanlığı, AİHM’ne gönderdiği açıklamada ‘Ozan’ı ayrımcılığa uğramadığını ve Türkiye’de otizmli çocuklar için çok iyi bir mevzuat olduğunu’ belirtse de gerçekler farklı: Okul arayış süreci sebebiyle evde geçirerek kaybettiği ilk senenin ardından şu anda bir devlet okulunun 30 kişilik ikinci sınıfında okumakta olan Ozan’ın, gereksinimlerine yanıt verebilen, kaynaştırma eğitimi uygulayan bir özel okulda olması gerekiyor. Adalet Bakanlığı ise, ‘özel okulların, kaynaştırma öğrencilerini alma zorunluluğu tartışmalı bir konu’ diyerek devletin, otizmli çocukların eğitim haklarının ihlallerine karşı durmasındaki yetersizliğini ortaya koymuş oluyor.
Yaşanılan bu eğitim hakkı ihlalleri telafisi mümkün olmayıp ve en hızlı şekilde çözüme ulaşması gerekmektedir. Otizmli çocukların topluma kazandırılması ve yaşıtları ile beraber eğitim alabilmesi gerekmektedir. Özel gereksinimli çocuklara tanınan bu hakların yaşanılan hadiselerden ötürü ihlal edilmesi, mevzuatın uygulanmasında ve denetimde eksikliklerin mevcut olma olasılığının arttığını göstermektedir.
Engelli bireylere devletin tanımış olduğu bu hakların uygulamada gerçek anlamıyla işlevsellik kazanması, uygulanmasının denetiminin sağlanması gerekmektedir.
Öğretmenlerin özel gereksinimli bireyler hakkında daha fazla bilgi sahibi olup ayrımcılık oluşturabilecek tutumlardan kaçınması ve bu durumun denetime tabi tutulması gerekmektedir.
Engelli çocuk sahibi olmayan ailelerin engelli çocuklara karşı tutumları noktasında bilinçlendirilmesi, hatta okullarda seminerler ile desteklenmesi önemli bir faktördür.
Bunun ile beraber engelli çocuklara sahip olan aileler, haklarından haberdar olup kolayca ulaşabilmelilerdir. Çocuklarının engelleri hakkında gerekli bilgilerin aileler tarafından ulaşılabilir olması gerekmektedir.
Otizmli çocukların topluma kazandırılmasındaki en önemli faktör eğitimdir. Sağlanması gereken bu eğitim sosyal devlet ilkesi gereğince devlet tarafından karşılanmalıdır. Otizmli çocukların eğitimlerine ek takviye olarak birçok terapi eğitimleri alması gerekmektedir. Türkiye şartlarındaki ailelerin bu terapileri otizmli çocuklarına sağlayabilme olasılığı çok düşüktür. Bu eğitimler oldukça maaliyetli olup birçok otizmli çocuk bu eğitimlerden faydalanamadığı için akranlarından oldukça geride kalmaktadır. Devletin yeterli mali desteği sağlaması otizmli bireyler açısından çok önemlidir. 28.01.2020
(Yazan: Ayşe Nur GÖZCÜ-Hukuk Fakültesi Öğrencisi)
KAYNAKLAR
[3] Balcı, Muharrem., “Ulusal Ve Ulular Arası Hukukta İnsan Hakları Çerçevesinde Eğitim Ve Öğretim Hakkı”, Yeni Türkiye, Sayı 98/22, s.1097
[4] Balcı, Muharrem., a.g.e., s.1104
[5] Duman, İlker Hasan., “İnsan Haklarına Saygılı Devlet”, s.217
[6] Mahmut, Adem, “Eğitim Hakkı, İnsan Hakları Yıllığı”, Cilt 10,11,s.140
[7] "Eğitim Hakkı" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Hamza Yaman'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
[8] Umay Aktaş Salman / Al Jazeera
[9] otizmli çocukaların eğtim hakkı
https://www.trdoktor.com/makale-otizmli-cocuklarin-egitim-hakki
[10] Ülkar, Esra., “Haber Giriş”: 02.04.2015 - 09:29