• +90 212 325 23 00
  • Levent Mah. Beyazkaranfil Sok. No:18 Posta Kodu:34330 Beşiktaş/İSTANBUL

YARGI BAĞIMSIZLIĞI VE HUKUK DEVLETİNE GÜNCEL BAKIŞ

YARGI BAĞIMSIZLIĞI VE HUKUK DEVLETİNE GÜNCEL BAKIŞ

YARGI BAĞIMSIZLIĞI VE HUKUK DEVLETİNE GÜNCEL BAKIŞ

  • 20.06.2020

YARGI BAĞIMSIZLIĞI VE HUKUK DEVLETİNE GÜNCEL BAKIŞ

GİRİŞ

Yargının bağımsızlığı ve devletin hukuk normlarına tabi olması, çoğulcu demokratik hukuk devleti anlayışı için vazgeçilmez prensiplerdir. Bir devlet yönetiminin hiçbir erke bırakılamayacağı gibi hukuk normlarının sınırları dışına çıkabileceği düşünülemez. Bu sebepten ötürü demokrasi, devlet yönetimi için temel yapı taşıdır. Demokraside özgürlük herkesin yönetime serbestçe katılımını sağlarken, eşitlik de insanların her türlü farklılığına rağmen, insan onurunun korunması gereğinden dolayı, eşit bir şekilde bu yönetime katılabilmesi anlamına gelmektedir[i]. Demokratik bir hukuk devletinin sahip olması gereken en temel ilke ise: kuvvetler ayrılığıdır. Kuvvetler ayrılığı ilkesinde yasama, yürütme ve yargının birbirinden ayrı olması gerekmektedir. Bu noktada yasama milletin temsilcilerine bırakılırken, yürütme halkın iradesine bırakılabilirken, yargının yeri ayrıca tartışılmalıdır.

Hukuk devletinin en önemli unsurlarından olan yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı, modern demokrasiye sahip tüm dünya ülkelerinde kabul görmekte, hatta siyasal, kültürel ve ekonomik gelişmişlik düzeyini belirlemede bir ölçüt olarak kullanılmaktadır. Gerçekten de, temel hak ve özgürlüklerin güvencesi olan, yürütme ve yasama organlarının işlemlerini denetleyen, vatandaşlarının hukuki ihtilaflarına çözüm bulan yargı organları, yasama ve yürütme organları karşısında bağımsızlığa sahip olmadıkları veya tarafsızlıklarını koruyamadıkları takdirde, yargısal denetimi benimsemenin bir anlamı kalmayacak, siyasal iktidarın sınırlarını çizen kuvvetler ayrılığı ile hukuk devleti ilkelerinden de söz edilemeyecektir[ii] Yargının bağımsızlığının kavranabilmesi için ise hukuk devleti ilkesini doğru anlamak önemlidir.

 

A- HUKUK DEVLETİ

 

Hukuk devletinin en temel tanımı, faaliyetlerinde hukuk kurallarına bağlı olan, vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlayan, yönetimde keyfiliğin egemen olmamasını sağlayan ve kendisini hukukla sınırlayan devlet demektir. Bir hukuk devletinde hukuka uymak sadece vatandaşlar için değil, devlet için de zorunludur. Anayasa Mahkemesi de hukuk devletinin tanımını birden fazla şekilde yapmıştır. Bunlardan birisi de, yönetilenlere en güçlü, en etkin ve en kapsamlı biçimde hukuksal güvencenin sağlanması, tüm devlet organlarının eylem ve işlemlerinin hukuka uygun olması”dır.

Hukuk devleti tanımı doğrultusunda bir hukuk devletinin benimsemesi gereken temel ilkeleri belirlemesi gerekirse; devletin faaliyetlerinde hukuk kurallarıyla bağlı olması, hukuk önde eşitlik ve devletin tarafsız olması, temel hakların güvence altına alınması, devletin yargısal denetiminin olması, hakim ve yargı bağımsızlığının olmasıdır.[iii] Bunun ile beraber hukuk devletinin özü için kuvvetler ayrılığı, özellikle de yargı ile diğer siyasi organlar arasındaki ayrılık, hukukun üstünlüğünün en temel ilkesidir. Bu ilkenin gereği olarak yargı yapısal olarak ve fiilen bağımsız olmalıdır. Türk Hükümeti de bu evrensel olarak kabul edilmiş ilkeyi, Birleşmiş Milletler Yargı Bağımsızlığı Temel İlkelerinde tanımlandığı şekliyle tanımaktadır: Yargı bağımsızlığı devlet tarafından güvence altına alınır ve Anayasa’da veya iç hukukta yargı bağımsızlığına yer verilir. Yargı bağımsızlığına saygı göstermek ve gözetmek bütün hükümet kurumlarının ve diğer kurumların görevidir.”[iv]Yetkin, bağımsız ve tarafsız bir yargı sistemi, hukukun üstünlüğü, özellikle de adaletin gerçekleştirilmesi ve insan haklarının hukuken etkili bir şekilde koruması için hayati bir öneme sahiptir[v]

 

B- YARGI BAĞIMSIZLIĞI

 

Yargının bağımsızlığı, yargıçların yerine getirdikleri toplumsal işlev dolayısıyla, baskılara ve müdahalelere karşı kurumsal ve anayasal olarak korunması anlamına gelir.[vi] Yargı bağımsızlığı dar anlamıyla aslında Yargıçların bağımsızlığı anlamına gelir. Yargı, işlevini yargılama ile yerine getirir, bu da yargıçlar eliyle olur. Yargıçların bağımsızlığı, kararlarını verirken özgür olmaları, hiç bir dış baskı altında olmamaları, yasama ve yürütme organlarından emir, tavsiye ve talimat almamaları  anlamına gelir. Bununla kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin korunduğu kabul edilir.[vii] Diğer bir ifadeyle yargı bağımsızlığı her hâkimin etki ya da baskı altında kalmayarak delilleri kendi hukuk anlayışına göre değerlendirip karar vermekte özgür olması ve yargının yasama ve yürütmeden bağımsız olmasıdır. [viii] Bu tanımlara bakılacak olursa yargının bağımsızlığı bireyler ve demokratik hukuk devletinin en temek gereksinimidir. Bir devletin yargı organın bağımsızlığına dair şüphe uyandıracak olayların cereyan etmesi ülkede kaotik olayların oluşmasının habercisidir diyebiliriz.

 

1- Türkiye’deki Yargı Sistemi

 

Anayasa m.9 uyarınca yargı erki Türk milleti adına çeşitli tarafsız ve bağımsız mahkemelerce kullanılır. Bu Anayasa hükmü ile Türkiye’de yargı erkinin kullanılması açısından kuvvetler ayrılığı ilkesi ile yargı sistemi açısından da yargı ayrılığı esası da dolaylı biçimde kabul edilmiştir. Yargı sistemi en genel olarak bir ülkede yargı erkini kullanan çeşitli mahkemelerden oluşan topluluk olarak tanımlanabilir. Yargı teşkilatı ise bir ülkede yargı erkini yerine getiren örgüt olarak tanımlanır. Yargı erkini oluşturan çok sayıda mahkeme arasında bir iş bölümü söz konusudur. Bu bağlamda dava konusu somut hukuki uyuşmazlıkların görüleceği farklı mahkemeler yasalar yoluyla belirlenmiş, çeşitli mahkemelerin yetki ve görev sınırları yasal olarak çizilmiştir.

Bağımsız ve tarafsız mahkemelerden oluşan yargı Türkiye’de kollara ayrılmıştır. Yargı kolu, kararları aynı yüksek mahkemede temyiz edilen kendine özgü uyuşmazlıklara özgün yargılama usulleri ile bakan çeşitli mahkemelerin oluşturduğu bir düzen olarak tanımlanabilir. Bu tanımda geçen yüksek mahkeme terimi ise nihaî karar, diğer bir deyişle artık kararlarına karşı hukuki başvuru yolları bulunmaya yargısal kararları verme yetkisine sahip mahkemeleri ifade eder. Türkiye’deki yargı kolları bugün için Anayasamızın 146-160’ıncı maddelerinde sayılan yüksek mahkemelerden hareketle Anayasa Yargısı (Anayasa Mahkemesi), Adli Yargı (Yargıtay), İdari Yargı (Danıştay), Uyuşmazlık Yargısı (Uyuşmazlık Mahkemesi) ve Hesap Yargısı (Sayıştay) olarak belirtilebilir.[ix]

 
 

 

 

2- Türkiye Gündemindeki Yargı Bağımsızlığına İlişkin Problemler

 

Yargı bağımsızlığı, demokrasilerde korunması gereken temel bir değerdir. Ancak bu bağımsızlığı, sadece kurum olarak yargının, yasama ve yürütme organları karşısında bağımsızlığı olarak değil, aynı zamanda birey olarak her hâkimin, sadece bu siyasi organlardan değil, yargının kendi içinden veya toplumun diğer çevrelerinden gelebilecek baskılara karşı da bağımsız olması anlamında anlamak gerekir.[x]

Türkiye’nin yargı sistemine baktığımız zaman Sosyal Demokrasi Vakfı SODEV'in Haziran 2019'da sonuçlarını açıkladığı "Yargı Bağımsızlığı ve Yargıya Güven" anketine göre Türkiye’de yargıya güvenenlerin oranı yüzde 38’e kadar geriledi. Yargının bağımsız olmadığına inanların oranıysa yüzde 38.  Yargı bağımsızlığı ve onu sağlamaya yönelik güvencelere rağmen gerek ülkemizde gerek diğer ülkelerde yargı bağımsızlığını zedeleyen düzenlemeler ve uygulamalar varlığını sürdürmektedir.[xi]

Yargı bağımsızlığını zedeleyen düzenleme ve uygulamalardan biri de hâkimlerin mesleğe alınma ve staja başlatılma yöntemidir.  Bakanlığının yazılı sınav sonrası mülakat yapması ve objektif olmayan bazı elemelerin uygulamada ortaya çıkmasıdır.

Anayasanın 159.maddenin son fıkrasında yer alan Adalet Bakanına hâkimleri geçici yetki ile bakanlıkta görevlendirme yetkisi veren düzenleme ve buna bağlı olarak gerçekleştirilen uygulama da yargı bağımsızlığını zedeler niteliktedir.[xii]

 

Diğer önemli bir sorun da idarenin işlem ve eylemleri adli yargıda rahatlıkla ve daha adil bir şekilde çözümlenebilecek iken, yargı, bir daha bölünerek, idare mahkemeleri kurulmuştur. Bu mahkemelere hakim olarak atanan kişilerin çoğu hukuk öğretimi veren hukuk fakültesi mezunu değildirler. Ayrıca idare mahkemelerinde yazılı delil esas alındığından şahit dinlenememektedir. Uygulamada, idarenin kamu gücüne dayanarak oluşan eylemlerinden zararın tamamının, hangi yargı yerinde giderileceği sorunu zaman zaman duraksamaya sebep olmaktadır.[xiii]

 

3- Uluslararası Platformda Yargı Bağımsızlığı ve Türkiye

 

AİHS (madde 6), medeni hak ve yükümlülükler ile suç isnatları hakkında karar verilirken bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından adil bir yargılama yapılmasını gerektirmektedir. AİHM’e göre, yargı bağımsızlığı, tarafsız karar almak için şart olan bireysel bağımsızlık ile kurumsal bağımsızlığa gönderme yapar. Bunlardan birincisi, hakimin tarafsızlığına, ikincisi, diğer organlarla, özellikle devletin diğer erkleriyle ilişkileri tanımlamaya ilişkindir.[xiv]

 

Tüm belirtilen yargının bağımsızlığına ilişkin problemlerin bir de uluslararası yansımasıda vardır. AİHM’den Türkiye aleyhine verilen kararlar, BM’in Türkiye’nin yargı bağımsızlığına ilişkin yönelttiği eleştiriler uluslararası platformda da hukuk güvenilirliğinin zedelenmiş olduğunu göstermektedir. 

 

HM içtihadına göre, bir mahkemenin bağımsızlığına kanaat getirebilmek için, diğerlerinin yanı sıra şunlara bakılması gerekir: üyelerinin atanma biçimi ve görev süreleri, dışarıdan gelen baskılara karşı teminatların bulunması ve mahkemelerin demokratik bir toplumda kamuoyuna telkin etmesi gereken güven düşünüldüğünde bağımsız oldukları görüntüsünü verip vermedikleri.[xv]

 

4- Avrupa İnsan Hakları Komiseri’nin Türkiye Raporu

 

Avrupa İnsan Hakları Komiseri Dunja Mijatovic, Türkiye’nin yargı bağımsızlığına ilişkin bir kısım tespitlerini şu şekilde ifade etmiştir: Adalet Bakanı kurula başkanlık ediyordu, Bakanlık Müsteşarı kurulun tabii üyesiydi ve yürütme erkinin seçim sürecini etkilemeye çalıştığı ve bunda başarılı olduğu yönünde kuvvetli emareler söz konusuydu.

Komiser, HSK’nın yeni yapısının HSK’nın üyelerinin tamamının bütün siyasi partilerin ve menfaatlerin katılımını garanti eden bir usul olmaksızın ya Cumhurbaşkanı ya da Meclis tarafından atanmasına imkân verdiğini görmektedir. Bu, hiçbir HSK üyesinin meslektaşları tarafından seçilmediği anlamına gelir ki bu da, hakim ve savcıların mesleki tutum ve davranışlarını denetlemekle (hakim ve savcıların atamaları, terfileri, tayinleri, disiplin cezaları ve meslekten çıkarılmaları dahil olmak üzere) yükümlü bu tip yargı kurullarının üyelerinin en az yarısının, yargının her kademesindeki hakimler tarafından, meslektaşları arasından, yargı içinde çoğulculuğu gözetir şekilde seçilmesini öngören Avrupa standartlarıyla açıkça çelişmektedir.

 ‘’Ziyareti boyunca Komiser’in muhatapları, hakimlerin sanıkların insan haklarını koruyan tartışmalı kararlar verdikten sonra keyfi olarak tayin edildikleri, taraflı oldukları bilinen hakimlere siyaseten hassas davaların tevdi edildiği veya böyle davaların belli tipte kararlar verme ihtimali yüksek olan mahkemelere verildiği çok sayıda örneğe işaret etmişlerdir. Bunlar, yargının ve HSK’nın, özellikle siyasi menfaatler bakımından tarafgir davrandığına dair iddialara daha fazla inandırıcılık kazandırmaktadır.’’[xvi]

 

Bir diğer eleştiri Avrupa Birliği’den Türkiye’nin yargı bağımsızlığına ilişkindir. Avrupa Birliği'nin (AB) 2015 İlerleme Raporu’nda, Adalet ve Temel Haklar maddesinde ise, "Türkiye bu alanda Avrupa standartlarını ve müktesebatı uygulamak için gerekli bazı hazırlık düzeyine ulaşmıştır ancak son yılda gerileme meydana gelmiştir. 2007-2013 döneminde gelişme gösteren yargının bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı ilkesi ciddi anlamda zarar görmüştür" denilmiştir. Raporda, adalet sistemindeki eksikliklerin giderilmesi için 2015-2019 güncellenmiş strateji belgesinin Nisan 2015'te kabul edildiği ancak 2014'teki yasal değişiklikler sonrasında Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) bağımsızlığını güçlendirmeye ilişkin hiçbir eylemde bulunulmadığı eleştirisine yer verilmiştir. [xvii]

 

5- Yargı Bağımsızlığına İlişkin Siyasi Müdahale Örneği

 

Tüm bu incelemenin ardından yakın tarihte gündeme gelen, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserliği tarafından Osman Kavala davasında yaşanan çelişkilere dikkat çekerek Türk yargısını siyasal müdahaleler karşısında dik durmaya ve yargı bağımsızlığına sahip çıkmaya çağırdığı haberleri ile karşı karşıya kalındı. Yaşanılan bu olayda:  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) iki yıldan uzun süredir cezaevinde bulunan Osman Kavala tarafından açılan davada kararını açıklayarak,  Osman Kavala hakkındaki suçlamaları kanıtlayamayan Türk hükümetine Kavala’nın derhal serbest bırakılması” çağrısında bulunmuştur.

Kavala gözaltına alındıktan ve gözaltı süresinin uzatıldığı dönemlerde suç dosyasına eklenen belgelerin hakkındaki gözaltı ve gözaltı süresini uzatma kararlarını meşru kılıcı nitelikte olmadığını not eden AİHM, bu gerekçelerden ötürü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) özgürlük ve güvenlik hakkıyla ilgili 5’inci maddesinin 1’inci bendinin ihlal edildiğine hükmetmiştir. Fakat 10 Aralık'ta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Osman Kavala ile ilgili kararındaki Kavala'nın serbest bırakılması istemi Ceza Mahkemesi tarafından kabul görmemiştir.

 

Avrupa Birliği'nin (AB) 2015 İlerleme Raporu’nda, Adalet ve Temel Haklar maddesinde ise, "Türkiye bu alanda Avrupa standartlarını ve müktesebatı uygulamak için gerekli bazı hazırlık düzeyine ulaşmıştır ancak son yılda gerileme meydana gelmiştir. 2007-2013 döneminde gelişme gösteren yargının bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı ilkesi ciddi anlamda zarar görmüştür" denildi. Raporda, adalet sistemindeki eksikliklerin giderilmesi için 2015-2019 güncellenmiş strateji belgesinin Nisan 2015'te kabul edildiği ancak 2014'teki yasal değişiklikler sonrasında Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) bağımsızlığını güçlendirmeye ilişkin hiçbir eylemde bulunulmadığı eleştirisine yer verilmiştir. [xviii]

 

6- Türkiye’nin AİHM Basvuru Raporu

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Başkanı Guido Raimondi, Strasbourg'daki basın toplansıyla 2017 yılı faaliyet raporunu açıkladı. Rapora göre, Türkiye, hakkında en çok karar alınan ikinci ülke olmuştur. AİHM’de 2017 yılı içerisinde, Türkiye’den yapılan başvurularda toplam 116 karar alınmıştır. Bu kararlardan 99’unda en az bir ihlal olduğuna hükmedilmştir. 4 kararda ise hiç hak ihlali olmadığına hükmedilmiştir. 7 karar karşılıklı uzlaşmayla sonuçlanmıştır. Açılan bu davaların 46 tanesi adil yargılanma hakkının ihlaline ilişkindir.[xix] Bu tabloya bakıldığı zaman adil yargılanma hakkımızın bu denle ihlale uğramış olması Türkiye Cumhuriyeti adalet sistemindeki problemleri gözününe açıkça getirmektedir.

 

 

 

[xx]

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 2019 verilerine göre;

AİHM gündemindeki toplam dava başvurusu sayısı 59 bin 800’dir. Türkiye, Rusya’nın ardından AİHM önünde hakkında en fazla dava başvurusu olan ülkedir. İstatistiklere göre AİHM gündeminde şu anda Avrupa Konseyi’ne üye 47 devlete karşı toplam 59 bin 800 dava başvurusu işlem görmekte veya görmeyi beklemektedir.  Bu açılan davalarda en çok başvuruda bulunan devlet olarak Türkiye 2. sırada yer almaktadır.

Rusya’ya karşı dava başvuruları AİHM’nin iş yükünün yüzde 25,2'sini, Türkiye'ye karşı başvurular yüzde 15,5'ini, Ukrayna’ya karşı olanlar ise yüzde 14,8’ini oluşturmaktadır. Bu üç ülkeye karşı dava başvuruları Strasbourg'daki mahkemenin toplam iş yükünün yüzde 55'ini geçmektedir.

Bu verilerin Türkiye aleyhine giderek artması, Türkiye’de yaşayan bireylerin demokratik ve hukuk devleti anlayışından yoksun kaldıkları inancını arttırıyor. Bunun bir an önce çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Ayrıca bu durum uluslararası platformda da Türkiye’ye olan güvenin azalmasına ve itibarını zedeleyici niteliktedir.

 

C- HAKİM VE SAVCILARIN TARAFSIZLIĞI VE BAĞIMSIZLIĞI

 

Hakim, iddia ve savunmanın ışığında önüne getirilen hukuki uyuşmazlıkları çözen, mesleki güvencesi olan görevi sırasında bağımsız ve tarafsız kamu görevlisidir.[xxi]  Savcı, suç haberini alması ya da suçun oluştuğu anı bizzat görmesi durumunda devlet adına hareket edip araştırma ve soruşturmayı yapan kişidir. 

 

Hakimlerin tarafsızlığıyla ilgili olarak Anayasa’nın 9. maddesinde düzenleme yapılmıştır. 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1. maddesi ile Anayasanın 9. maddesine bağımsız” ibaresinden sonra gelmek üzere ve tarafsız” ibaresi eklenmiştir. 16 Nisan 2017’de yapılan halk oylaması sonucunda yeterli oy alınmış ve Anayasa’nın 9. maddesi Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır” şeklinde değiştirilmiştir. Yapılan bu değişik ile hakim ve savcıların tarafsızlığı anayasal güvence altına alınmıştır.

 

Hakimin bağımsız olmasından kasıt; görevini yaparken özgür olması, hiçbir dış baskı ve etki altında kalmamasını ifade etmektedir. Tarafsızlıktan kasıt ise hakimin yargılamayı yaparken hiç kimseyi kayırmaması, davanın taraflarına karşı sübjektif değil objektif davranması, taraflardan birinin veya diğerinin olumlu veya olumsuz etkisinde kalmamasını, kendisinin veya başka herhangi birinin çıkarını düşünmemesi, kendi kişisel görüşlerinden ve önyargılarından uzaklaşarak, taraflara eşit davranarak yargılama yapmasını ifade etmektedir.

 

Diğer taraftan hakimin tarafsız olması, bireylerin kanun önünde eşit olup hak arama özgürlüğüne sahip olması açısından ve bireylerin mahkeme tarafından adil bir şekilde yargılanma hakkına sahip olması, Anayasamızın 36. maddesinde her şahsın adil yargılanma hakkının olduğu hükmü ile mutlak hale gelmiştir.

 

Anayasanın 138. maddesinde Mahkemelerin bağımsızlığı, 139. maddesinde de Hakimlik ve Savcılık teminatı düzenlenmiştir. Mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı birbirini tamamlayan iki kavramdır.[xxii] Mahkemelerin bağımsızlığı, Hakimlerin gerek yürütme gerek yasama organına bağlı olmadıkları onlardan müstakil oldukları, bu iki organın hakimlere emir ve talimat veremeyeceği ve tavsiyelerde bulunamayacağı anlamını taşır. Hakimlik teminatı ise Hakimlerin bağımsızlığını korumaya hizmet eden en önemli kurumlardan biridir.[xxiii] 

 

Hakimlerin görevlerini bağımsız ve tarafsız bir şekilde yerine getirebilmeleri için yalnızca yasal düzenlemenin varlığı yeterli olmayacaktır. Belli bir takım güvence almak gerekmektedir. Alınan bu güvencenin mutlak olması önemlidir. Bu teminatlara örnek olarak Anayasa 139 mevcuttur. Hakimlik ve Savcılık teminatı Anayasa m.139’da Hakimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz, meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlar, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır.” şeklinde ifade edilmiştir. [xxiv]

 

  1. Tarafsızlığı Sağlamaya Yönelik Etik İlkeleri

2019 yılında Türk Yargı Etiği Bildirgesi yayımlanmıştır. Hakimler ve savcılar kararıyla yayımlanan bu bildirge 8 ana başlıktan oluşmaktadır ;

1-) “Güven verirler, güveni zedeleyecek davranışları önlerler”

2-) “Bağımsızlıklarıyla adil yargılanmanın güvencesidirler”

3-) “Ayrımcılık yapmadan tarafsız bir şekilde hareket ederler”

4-) Yargıya olan güveni zedeleyebilecek davranışlardan kaçınırlar”

5-) “Bilgilerin mahremiyetini sosyal medyada ihlal etmezler”

6-) “Yorum ve değerlendirmelerinde yapıcı ve ölçülü olurlar”

7-) “Özel hayatlarına gereken dikkati gösterirler”

8-) “Hak ve adalete uygun düşmeyen bir istekte bulunmazlar”

 

  1. Bangolar Yargı Etiği İlkeleri

 

Hakimlerin meslek ahlakı standartlarını oluşturmak amacıyla Birleşmiş Milletler Bangolar Yargı Etiği İlkeleri kabul edilmiştir. Bangolar İlkeleri, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu‘nun 23 Nisan 2003 tarihli oturumunda kabul edilmiş, 27.06.2006 tarihinde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 315 sayılı kararı ile benimsenmiş ve Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü’nün 14.11.2006 gün ve 100289 sayılı yazısı ile tüm hakim ve savcılara duyurulmuştur.

 

Bangolar Yargı Etiği İlkeleri altı değerden oluşmaktadır. Bunlar sırasıyla ;

1-) BAĞIMSIZLIK; Yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğünün ön koşulu ve adil yargılanmanın temel garantisidir. Bu nedenle hâkim, hem bireysel hem de kurumsal yönleriyle yargı bağımsızlığını korumalı ve bu konuda örnek teşkil etmelidir.

2-) TARAFSIZLIK; yargı görevinin doğru bir şekilde yerine getirilmesine esas teşkil eder. Bu ilke sadece kararlar için değil, kararların oluşturulduğu süreç açısından da geçerlidir.

3-) DOĞRULUK; yargı görevinin düzgün bir şekilde yerine getirilmesinde esastır. dürüstlük, 

4-) DÜRÜST; Dürüstlük ve dürüstlük görüntüsü, bir hâkimin tüm faaliyetlerinin icrasında esaslı bir unsurdur.

5-) EŞİTLİK; Mahkemeler önünde herkese eşit muamele gösterilmesi, hâkimlik görevinin gereğince yerin getirilmesi için elzem bir unsurdur.

6-) EHLİYET VE LİYAKAT;  yargı görevinin gereğince yerine getirilmesinin ön koşullarıdır. Bir hakimin mesleğinde yetkin ve gerekli yeterliliğe sahip olması önemlidir.[xxv]

 

Bu ilkeler, hâkimlerin, yargı standartlarını idame ettirmek üzere oluşturulmuş olan ve kendileri de bağımsız ve tarafsız olan uygun kurumlar karşısında meslekî davranışlarından dolayı sorumlu olduklarını varsayar ve hâkimler üzerinde bağlayıcı olan mevcut hukuk ve davranış kurallarını değiştirmeyi değil onları tamamlamayı amaçlar.

 

SONUÇ

 

Bugün ülkemizde yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda mevcut olan hukuki ve fiili durum bu çerçevede göz öne alındığında, ciddi eksiklikler ve aksaklıklar olduğu açıktır. Bunun sonucu olarak, yargı erki işlevini tam olarak yerine getirememekte, toplumda yargı erkine yönelik güven eksikliği bulunmaktadır. Öncelikli olarak yapılması gereken, tüm yargı organlarının kurumsal olarak, hâkimlerin ise bireysel olarak tarafsızlık ilkesini şiar edinerek buna uygun görev yapmaları ve bunun topluma yansımasını sağlamaları, yasama ve yürütme erklerinin de yargı bağımsızlığı ilkesine saygı göstermeleridir. Ancak her iki ilkenin de hayata geçirilmesi, demokrasi kültürünün yerleşmesine ve toplumda hukukun üstünlüğüne olan inancın tesisine bağlıdır. Toplum bu nitelikleri kazandığında, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkeleri de kendiliğinden gerçekleşecektir.[xxvi]

Ayşenur GÖZCÜ (Hukuk Fakültesi Son Sınıf Öğrencisi)

 

[i]Carl COHEN, Democracy, University of Georgia Press, North Carolina, 1971, s.251. ; TURHAN, (1991) s.411’den naklen

[ii]ÖZBUDUN, Ergun, Türk Anayasa Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara, 2010, s. 130.

[iv] Birleşmiş Milletler Yargı Bağımsızlığı Temel İlkeleri, İlke 1. Bkz. YRSB, para. 25

[v]Birleşmiş Milletler Yargı Bağımsızlığı Temel İlkeleri, Önsöz. UHK, “Askıya Alınan Adalet: Adalete Erişim ve Türkiye’de Olağanüstü Hal”, Temmuz 2018, s. 21-22, şuradan erişilebilir https://www.icj.org/wp-

[vi] Gönenç, Levent, ‘’ Yargının Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı’’, 2011

[vii] Cilan, Hasan,’’Yargı Bağımsızlığı’’, 3.Aralık.2010

[x]Ergun Özbudun, “HSYK Üzerinde İdeolojik Kavga”, Star Gazetesi, 19 Nisan 2010.

[xi]ÖZEN, Muharrem,‘‘Yargı Bağımsızlığını Zedeleyen Düzenleme, Uygulamalar ve Bağımsızlığı Sağlamaya Yönelik Çözüm Önerileri’’ s. 117 vd.

[xii] Özen,Muharrem, s.121

[xiii]Tuncer Özyavuz, “Anayasa Mahkemesi ve Yüce Divan”, Legal Hukuk Dergisi, Sayı: 44, Ağustos 2006, s. 2356 vd.

 

[xv]Dunja, Mıjatovıc, ‘’Türkiye Ziyareti  Müteakip Rapor’’,Strazburg, 19 Şubat 2020

[xvi]Dunja, Mıjatovıc, ‘’Türkiye Ziyareti  Müteakip Rapor’’,Strazburg, 19 Şubat 2020

[xvii]https://tr.sputniknews.com/turkiye/201511101018931489-ab-turkiye-ilerleme-raporu-yargi-bagimsizligi/

[xviii]https://tr.sputniknews.com/turkiye/201511101018931489-ab-turkiye-ilerleme-raporu-yargi-bagimsizligi/

[xxi] Çiftçioğlu, Cengiz Topel, ‘’2802 Sayılı  Hakimler ve  Savcılar Kanununa Göre Hakim ve  Savcıların Disiplin Soruşturmaları’ s.127

[xxii]Kunter, Nurullah: Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, İstanbul 1985, s. 317 vd., s. 326;

[xxiii]Özbudun, Ergun: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2008, s. 371 vd.; Gözübüyük, Şeref: Anayasa Hukuku, Ankara 1986, s. 244 vd.; Tikveş, Özkan: Teorik ve Pratik Anayasa Hukuku, İzmir 1982, s. 323.

[xxiv]Çiftçioğlu, Cengiz Topel, ‘’2802 Sayılı  Hakimler ve  Savcılar Kanununa Göre Hakim ve  Savcıların Disiplin Soruşturmaları’ s.129

[xxvi] İşten, İnanç, ‘’ Yargı Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı’’ 13.02.2014, s.309


Etiketler: ,